Diken Üstünde Oturmak: Deyim mi, Atasözü mü?
Ankara’nın kalabalık caddelerinde yürürken bazen aniden bir yere takıldığınızda, ya da zemin kötü olduğunda “diken üstünde oturmak” gibi bir durumla karşılaşabilirsiniz. İnsanlar buna genellikle “diken üstünde oturmak” tabirini kullanarak bir sıkıntıyı veya rahatsızlığı anlatır. Ama bu deyim mi, yoksa atasözü mü? Hep kafamı kurcalayan bir soruydu. Bugün, veri ve gözlemler ışığında bu soruyu keşfetmeye karar verdim.
Diken Üstünde Oturmak: Günlük Hayatta Nerede Karşımıza Çıkar?
Diken üstünde oturmak deyimi, Türkçeye yerleşmiş, genellikle bir insanın sıkıntılı bir durumda olduğunu anlatan bir tabirdir. Hatırlıyorum, çocukken sokakta koşarken birden yere düştüm ve dizlerim oldukça sızladı. O an aklıma gelen ilk şeylerden biri, annemin bana söyleyeceği “Diken üstünde oturmak” olurdu. Bu, vücudunun sürekli rahatsızlık verdiği anları anlatmak için çok uygun bir anlatımdı.
Ancak sadece vücut ağrıları değil, hayatın birçok yönü de “diken üstünde oturmak” durumuna girebilir. Mesela, yeni iş hayatımda, ilk günlerde o kadar heyecanlıydım ki ofise girdiğimde bir yandan işin gerekliliklerinden bir yandan da çevremdeki insanlardan nasıl bir izlenim bırakacağımdan kaygılanıyordum. Bu bir anlamda “diken üstünde oturmak” gibiydi. Hem gerginlik vardı, hem de rahat bir pozisyonda değildim.
Diken Üstünde Oturmak: Deyim mi, Atasözü mü?
Bir kere anlamını ve kullanımını düşündüğümüzde, “diken üstünde oturmak” deyimi bir halk arasında sıkça kullanılan bir ifade. Bu tip tabirler, genellikle bir duyguyu, durumu, içsel sıkıntıyı anlatmak için tercih edilir. Örneğin, insanın iş yerindeki zorlayıcı bir durumda veya kişisel ilişkilerde gergin olduğu anlarda “diken üstünde oturmak” kullanılabilir.
Ancak atasözleri daha derin anlamlar taşır. Yani bir olay veya durumla ilgili derin bir hayat dersini anlatan, halk arasında asırlardır aktarılan sözlerdir. Bu açıdan bakıldığında, “diken üstünde oturmak” aslında bir atasözü değil, bir deyim olarak karşımıza çıkar. İnsanın bir sıkıntı, zorluk yaşadığı durumu anlatan, günlük hayatta yaygın olarak kullanılan bir ifadedir.
“Diken Üstünde Oturmak” ve Veriler
Benim ekonomi geçmişim olduğu için bazen dilin ince yönlerine de veri odaklı yaklaşmak hoşuma gider. Mesela, “diken üstünde oturmak” gibi deyimlerin aslında toplumların psikolojik durumlarına da işaret ettiğini düşünebiliriz. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2023 raporlarında, işsizlik oranları ve ekonomideki dengesizliklere bakıldığında, halkın büyük kısmı aslında “diken üstünde oturmak” gibi bir duygu içinde. Ekonomik belirsizlik ve geçim derdi, insanların ruh halini etkiliyor.
Buna örnek vermek gerekirse, geçtiğimiz yılın sonlarına doğru Ankara’da bir kafede otururken, yan masada iki iş insanının birbirleriyle konuştuğunu duydum. İş dünyasında yaşadıkları belirsizlikler ve pazar dalgalanmaları hakkında sohbet ediyorlardı. Birinin sıkça kullandığı cümle şu şekildeydi: “Bu işte çok diken üstünde oturuyoruz, her an her şey değişebilir.” Bu, deyimin hayatın gerçeklerinden nasıl bir yansıması olduğuna güzel bir örnek. Her şeyin belirsiz olduğu bir dünyada “diken üstünde oturmak” her gün karşılaşılan bir durum olabiliyor.
Sosyal Yaşantımızda Diken Üstünde Oturmak
Bir de sosyal yaşantıya bakalım. Bugün çevremdeki insanlarla konuştuğumda, çoğunun yaşadığı stres ve belirsizlikler, onları sürekli olarak diken üstünde oturmak zorunda bırakıyor. İş yerinde terfi bekleyen bir arkadaşım, “Sürekli diken üstünde oturuyorum, her an bir şeyler ters gidebilir,” diyordu. Bu, hem bir mesleki sıkıntıyı hem de insana özgü kaygıları temsil ediyor.
Diken üstünde oturmak, aslında günlük hayatta sıkça karşılaştığımız bir hissiyatı yansıtıyor: Her an tetikte olmak, her durumda kendini iyi ifade etmeye çalışmak, ya da yanlış bir adım atma korkusuyla hareket etmek. Bu tür anlar, bazen insanın yaşamını zorlu hale getirebiliyor.
Sonuç Olarak
Sonuçta, “diken üstünde oturmak” deyimi, toplumumuzda sıkça karşılaştığımız ve çok iyi bildiğimiz bir durumu anlatmak için kullanılan bir ifadedir. Bir atasözü değil, bir deyimdir ve halk dilinde sıkça kullanılır. Ekonomik sıkıntılar, sosyal kaygılar ve iş hayatındaki belirsizlikler, hepimizi bazen “diken üstünde oturmak” gibi bir ruh haline sokabiliyor.
Bununla birlikte, her birimiz zaman zaman bu “diken üstünde” hislerle karşılaşabiliriz. Ancak bu durumlar, hem kişisel gelişimimizi hem de toplumsal dayanışmamızı da güçlendirebilir. Kısacası, diken üstünde oturmak zorlayıcı olsa da, bazen hayatın kendisi de o kadar keskin ve yoğun olabilir.